Benjamin Button'ın Tuhaf Hikayesi
Yönetmeni David Fincher olduğu hakkında bilgim olmadan izlemeye daldığım bu filmin başrolleri Brad Pitt ve Cate Blanchett renk katmışlar , şükranlarımızı sunalım.
1.Dünya Savaşı'nın bitimini kutlayan insanların arasından koşarak evine gelen Thomas Button'la , bir bebeğinin olduğunu ve karısının doğumdan sonra öldüğünü gördüğümde ilk gölü atmıştı filmin acılıklı hissi içime. Yeni doğmasına karşın , ölüme yakın bir ihtiyar görünümünde olan bebeğini gören Thomas , ona bir canavarmışcasına davranarak kurtulmak ister ve bir huzur evinin önüne bırakıp gider. Bebeği olmayan Queenie onu alır ve bebeği gibi büyütmeye başlar. Huzur evinde büyüyen Benjamin hastalığının farkına varmaya çalışır. Büyükannesi huzur evinde yaşayan daisy ile vaktini geçirmeye başlar. Gittikçe gençleşmeye başlayan Benjamin artık bazı şeylerin değiştiğinin farkına varır.
Yıllar geçer , Benjamin huzur evinde beraber zaman geçirdiği insanların ölümleri önünde büyümeye devam eder. Zamanı tersinden yaşayan Benjamin için zor ve sıkıcı günler peş peşe akıp gider. Davranışları sebebiyle bazen bir çocuk gibi azarlanır bazen ise dış görünüşünün olguluğundan dolayı ayıplanır. Mike adında bir kaptan ile tanışan Benjamin römorkörde çalışmaya başlar. Para kazanıp ilk içkisini ve genelevde ilklerini yaşayan Benjamin , 70lerindeki bir dede gibi gösteren ama kanı kaynayan gençler gibi davranmaya başlar. Çünkü hem içi hem dışı gençleşmeye devam eder. İlklerin gecesi diye lakap taktığı o gece babasıyla da ilk defa tanışır. Henüz bilmiyordur , sadece bir kaç kadeh içip eve döner. İş için gittiği Rusya'da Elizabeth adında bir kadın ile tanışır. Her gece şafak sökene kadar sohbet etmeye başlarlar. Yalnızlığını Benjamin ile geçiren evli Elizabeth ilk başlarda kendini geri çekmeye çalışşa da Benjamin'e bağlanır ve geceleri sadece sohbet etmek ile geçirmemeye başlarlar. En güzel çağlarını yaşayan Benjamin Elizabeth'e aşık olur , bu aşkı kısa sürer çünkü odasına çıktığı bir akşam kapıda '' Seninle tanışmak güzeldi '' notu ile karşılaşır. Elizabeth gitmiştir.
2.Dünya Savaşına da katılan Benjamin , tüm arkadaşlarını savaş esnasında kaybeder.Yaşadığı her anı Daisy'e mektup ile gönderen Benjamin doğduğu yere geri döner ve babası ile tekrar tanışır. Thomas Button gerçekleri Benjamin'e anlatır ve tüm mirasını ona bırakır. Önce kabul etmez , eve gider ve olanları algılamaya çalışır. Daha sonra hastalığı nedeni ile kötüleşen babasını görmeye giden Benjamin , babasını kaybeder. Tüm mirasın sahibi olur. New York'ta dansçı olarak yaşayan Daisy'i görmeye gider. Benjamin'i gördüğünde şaşırıp mutluluktan boynuna sarılacağına sandığı Daisy başka birine aşık olmuştur. Benjamin ise geri döner. Paris'te dans turunda olduğu sırada kaza geçirerek ayağına kıran Daisy hastaneye kaldırılır. Benjamin bu olayı duyunca hemen hastaneye gider. Artık cok gençleşmiştir. Dış görünüşü gercekten yaşı ile orantılı olmaya başlamıştır. Daisy , Benjamin'i ilk gördüğünde bakakalır.
Daha sonra Benjamin'e sırtına döner. Daisy aslında Benjamin'i kaybetmek istemez. Kalmasını istiyordur. Ama onu böyle görmesine tahammül edemez. Kendi içinde çatışma yaşar. Küçüklüğünden beri ilk aşkı olan Benjamin yanı başındadır. Ona her ne olsa da sadık kalır. Benjamin New Orleans'a geri döndükten sonra büyüdüğü huzur evinde vakit geçirmeye devam eder. Bu sırada tedavi gören Daisy tekrar ayağa kalkabilir ve büyüdükleri yere Benjamin'in yanına döner. Birbirlerine aşık olduklarının farkına varıp birbirlerinin olurlar. '' -Beraber yatmalıyız'' , ''-Kesinlikle''. Benjamin babasından kalan tüm mirasını satıp Daisy ile kendine bir ev alır. Altın çağlarını beraber yaşamaya başlarlar. Onlar için her saniye zevklidir. Yıllardır ayrı olan 2 parçanın tekrar birleşme süreci gibi.
Benjamin ve Daisy'nin bebekleri olur. Bu sırada bir yandan yaşlanan Daisy , diğer yanda gençleşen Benjaminin sorunları artar. Asla kopmak istemeseler de benjamin doğacak bebeklerini büyütüp iyi bir baba olamayacağını düşünüp , kendi de gittikçe küçüldüğü için Daisy'e yük olmak istemez. Bebekleri doğup büyümeye başladığı sırada Benjamin için karar vakti gelmiştir. Sahip olduğu her şeyi Daisy ve kızına bırakıp onlardan uzaklaşır.Yıllarca ayrı yaşadıktan sonra geri dönen Benjamin kızını görür. Aşık olduğu Daisy evlenmiştir. Bir kez daha kaldığı yere giderek Benjamin'e olan tutkusuna dayanamayan Daisy o gece orada onunla yatarak özlemini gidermeye çalışır.
Aradan yıllar geçmiştir , artık Benjamin 10 yaşında bir çocuk görünümlü olmuştur.
Daisy , Benjamin ile büyüdükleri huzur evine sık sık giderek Benjamin'in ondan uzaklaşma sebebi ile ilgilenir. Artık umursamaz , hafızasını kaybetmeye başlamış olan benjamin dışı küçük bir çocuk olsa da içi ölüme yakın bir ihtiyar gibi olmuştur.Yıllarca onunla oyun oynayan bir dede gibi olan Benjamin , Dedelik yaptığı kişi tarafından yıkanıp uyutulmaya başlamıştır. Hayatını beraber geçirdiği kişi , şimdi ellerinde yeni bir doğmuş bebekmişcesine , ölümü bekler.
'' İyi geceler Benjamin ''
'' İyi geceler Daisy ''
Zaman en başından beri tersine
aktığından bu filmde her anı , her farklılığı , her yaşın zorluluğunu , insan
doğasını , sorunları ve hastalıkları göz önünde tutan , Amerikadaki siyahilere
geniş yer veren , dini ön plana çıkaran ve Dünya savaşına değinen usta yönetmen
David Fincher'ı bir kez
daha içtenlikle saygımı sunuyorum.
Filmin En Beğendiğim Repliği :
''-Her ne olursa olsun, kendin olmak için asla geç değildir.''
Çağatay Düz
En beğendiğim replik;Hayatlarımızı bazen yakaladığımız fırsatlar belirler. Bazen de kaçırdığımız. Bu sözü unutmamm
YanıtlaSil