Mavi En Sıcak Renktir ( 'La vie d'Adèle )
Edebiyat okur , çocukları çok sever ve ileride öğretmen olmak ister. Kanının kaynadığı dönemlerdedir. Arkadaşlarının da önerisi ve zamanın tesadüfü üzerine okuldan bir erkek ile yatar. Bir şeylerin eksik olduğunun farkındadır. Yattığı erkek arkadaşının yanına gittiği bir gün yolda kısacık mavi saçlı bir kız görür , sarılıp yürüdüğü bir kız daha. Ne olduğunu anlamaz ama uzun uzun bakar. Daha sonra geceleri yatarken rüyasında o kızı görür.
Eşcinsel olduğunu henüz keşfedemeden erkek arkadaşından ayrılır ve ilk öpücüğünü bir kız ile gerçekleştirir. Daha sonra kızlar tuvaletinde öptüğü kız ile daha da yakınlaşmak ister ama karşı tarafın reddi üzerine boşluğa düşer. Sigara içmeye , pür dikkat dinlediği dersleri dinleyememe başlar.
Yakın arkadaşı ile gittiği bar da yolda görüp rüyalarına giren Emma ile tanışır. Daha sonra Emma okul çıkışlarına gelip Adele ile birlikte vakit geçirmek için onu alıp sessiz , kimsenin olmadığı birbirlerini kısık seste bile duyabilecekleri yeşilliklerin arasına götürür. Adele düşünüp bulamadığı , kafasını kurcalayan , düşündüğü bu acı veren şeyi artık bulmuştur. Eşcinsel hayata geçiş başlamıştır, tabiki 10 dakikalık bir sevişme sahnesi ile bunu algılayabiliriz.. Sürekli yakın plan ve hareketli kamera ile Adele ile yaşarız resmen. Onun ile otobüse binip okula gider , onu yemek yerken izler , onun baktığı şeyleri gösterir bize yönetmen. Yoğun eleştirilere rağmen bu açılar ile çekilmesinin filme renk kattığını kendi açımdan rahatlık ile söylebilirim. Adele okula devam ederken arkadaşlarını tarafından ayıplanır , dalga geçilir hatta tartışmaları şiddetlenip kavga dahi eder. Yönetmen lgbt hareketine değindiği bu filmde , nerede olursa olsun bazı insanların verdiği bu tepkileri , tepkilere maruz kalan kişilerin psikolojilerini yansıtmayı başardığını söylemek mümkün.
Aradan yıllar geçer Adele öğretmen olmuştur , hayallerine kavuşmuştur. Emma çizim ile ilgilenerek sergi açma hayali ile uğraşlar verir. Adele Emma'nın ailesi ile tanışır , daha sonra kendi ailesi ile yemek yerler. Burada farklı aile yapılarının üstüne değinen film bir tarafta eşcinsel olduğunu söyleyemeyen , cinselliği yasak ve sessizce yaşayan , diğer yanda ise oldukça rahat karşılayan ailenin sıcaklığı ve cinselliğin en uç noktalara kadar taşındığını gördüm. Yönetmenin burada aile yapılarını kötülemekten yana olduğunu söylemek pek mümkün değil ama yine de bu durumu oldukça rahat karşılayan ailenin daha sıcak ortamı konuşmaları daha samimi gelebilir sizlere de..
Film bir süre sonra sadece cinsel arkadaşlık çizgisine kadar iner. Emma Adele'dan önce sıkılmaya başlar , konuşcak bir şeyleri yokmuş gibi davranır. Adele'ı arkadaşları ile tanıştırır , Adele sıkılır , kıskanmaya başlar.. boşluğa düşer bir nevi. Emma'nın eve geç gelmeleri baş gösterince Adele kendi gibi öğretmen olan bir erkek arkadaşı ile vakit geçirmeye başlar. Eve geldiğinde Emma her şeyden haberdar emin tavırları ile Adele'ı azarlamaya başlar. Okuduğum bir çok makale ve röpörtajda en gerçekçi en içten tartışma sahnesi olarak görülen Adele'ın yalvarışı karşısında Emma'nın onu kovması sonrası sokak ortasında kalan bağıra çağıra ağlayan Adele için yeni bir hayat başlar..
Sürekli Emma'yı düşünen , bir yandan çocuklar ile ilgilenen , yaşamın getirisi doğrultusunda yaşadığı ağırlığı zor da olsa kaldırmayı başaran Adele bir öğretmendir , büyüyüp hayata hazırladığı çocukları sevgi ile eğitir. Bazen yorulur bazen usanır ama yine de para kazanmak için devam eder .. Emma da eşcinselliğin getirdiği ağırlığı Adele ona göre küçük bir çocukmuşcasına onu yavaş yavaş eğitir , büyütür. Tıpkı Adele'ın öğrencilerinden bir zaman sonra koptuğu gibi Emma da Adele'dan kopar. Sanat konuşmak , sanatçıları eleştirmek tablolardan bahsetmek ister Emma. Adele'ın ilgi alana değildir çabalasa da başaramaz ve bunu ona söyler..
Filmin sonu yaklaştığında son kez yıllar sonra bir akşam yemeğinde karşı karşıya gelir bu ikili.. Emma'nın kendini geride tutmak için iç savaş verdiği , Adele'ın daha duygusal olmasından kaynaklanan sümüğü akmış bir halde ağlaması ile sonuçlanan bu yemek sahnesinde tekrar Emma'yı istese de Adele başaramaz , Emma bir kez bitti demiştir artık. Sürekli yakın planlar ile gördüğümüz bu sahne anlatmak istenilen duygular ve ifadeleri mükemmel bir şekilde izleyiciye geçirmiştir..umuyorum. O geceden sonra Emma'nın daveti üzerine sergisine giden Adele son kez görmeye gider , Emma'nın bir arkadaşı olduğunu mutlu olduğunu ve sergiyi görüp ayrılır.
Filmin çoğu yerinde gördüğümüz mavilik ; mavi ceketler , mavi saçlar , mavi gözler , mavi kazaklar , mavi kapılar , mavi duvarlar , bardaklar ve mavi çöp kutularına kadar dikkatlerine üzerine alan bu renk okuduğum makalelere ve yazılara göre cinsellik isteği , sekse yakınlık , huzur ve sessizlik , özgürlük anlamında kullanılır. Oyunculuğu değinmeden ve film ile ilgili yorumumu bitirmeden söylemek istediğim son bir şey var : Kieslowski'ye selam olsun..
Adele Exarchopoulos fransız sinemasında yetişen, utangaç bir çocuk olan, annesinin bu utangaçlığı yenmesi için gönderdiği oyunculuğa ve tiyatro eğitimleri almasından sonra adını altın harfler ile dünya sinemasına kazıyan bu tatlı , doğal kızımızın bir hayranı olmaktan gurur duyduğumu belirtmek isterim. Bu filmde çok yorulduğunu , yönetmenin bir sahneyi 100den fazla çektiğini belirterek bir nevi sitem ettiğini , başrollerini paylaştığı bu filmin diğer oyuncusu Lea Seydoux ile filmden önce pek görüşme fırsatının olmadığı ve sevişme sahnelerinde ''gerçekten seviştiniz mi?'' sorularına yanıt olarak '' Filmde ölünce, gerçekten öldüğümüzü mü sanıyorsunuz?'' cevabını veren şuan ve geleceğin en iyi kadın oyunlarından biri olacağını düşündüğüm güzel oyuncu..
Lea Seydoux Adele'a göre daha tecrübeli, ondan yaşca büyük, Wood Allen, Ridley Scott gibi usta yönetmenler ile çalışmış beğendiğim bir oyuncudur. Filmdeki ''erkeksi'' sert tavırları , bazen çocuksu gülümsemesi ve Adele ile iyi uyum sağlayıp yönetmenine dayanarak altın palmiyeyi kaldıran bu kadın da unutulmaması gerek bir oyunculuk sergiledi , teşekkürlerimizi sunalım..
Filmden sonra Adele Exarchopoulos 'benim için filmde canlandırdığım karakterin duygularını yansıtabilmek vücudumu göstermekten çok daha zordu' diyerek yönetmenine biraz da olsa iğne batırarak yine de her röpörtajında onun ustalığından bahsettiği.
Çağatay Düz
Yorumlar
Yorum Gönder